Birçok kişi, sabahları enerjik bir şekilde uyanmak için kahve tüketmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Ancak uzmanlar, bu alışkanlığın her bireyde aynı etkiyi yaratmadığını belirtiyor.
DailyMail’de yer alan bilgilere göre, beslenme uzmanı Dr. Federica Amati, kahvenin sadece hoş bir sabah ritüeli değil, aynı zamanda güçlü bir fizyolojik uyarıcı olduğunu vurguluyor. “Kahve, dünya genelinde en çok tüketilen içeceklerden biri. Birçok insan için vazgeçilmez bir alışkanlık, fakat herkes için uygun olmayabilir. Vücudunuzu dinlemek önemlidir,” şeklinde açıklamada bulunuyor.Dr. Amati’ye göre, sabah kahvaltısından hemen sonra içilen kahve, vücuttaki stres hormonu kortizol seviyesini ani bir şekilde yükseltebiliyor. Bu durum, özellikle kafeine duyarlı bireylerde kaygı, çarpıntı ve huzursuzluk gibi semptomları tetikleyebilir. Uzman, “Uyanır uyanmaz kahve içmek, zaten yüksek olan kortizol düzeylerini daha da artırabilir. Bu da günün ilerleyen saatlerinde yorgunluk hissine neden olabilir,” diyerek kahvenin zamanlamasına dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Kahve tüketiminin biraz geciktirilmesi gerektiğini öneren Dr. Amati, “Doğal kortizol zirvesi uyandıktan yaklaşık 30 ila 120 dakika sonra düşer. Kahveyi sabah ortasına bırakmak en ideal zamandır,” diyor.Günün ilerleyen saatlerinde içilen kahvenin uyku kalitesini olumsuz etkileyebileceği de bilinmektedir. Communications Biology dergisinde yayımlanan bir araştırma, öğleden sonra tüketilen iki fincan kahvenin bile beynin gece dinlenme kapasitesini azalttığını ortaya koyuyor. Kafeinin beyindeki adenozin reseptörlerini bloke ederek uykuyu geciktirdiği için, uzmanlar yatmadan en az altı saat önce kahve içilmemesini tavsiye ediyor.Kahvenin içerdiği polifenoller, güçlü antioksidan etkilerine sahip olmasına rağmen, demir gibi bazı minerallerin emilimini hafifçe engelleyebiliyor. Yapılan araştırmalar, demir açısından zengin bir öğünle birlikte içilen bir fincan kahvenin emilimini yüzde 40 oranında azaltabileceğini gösteriyor. Dr. Amati, “Bu etki genellikle küçük çaplı olsa da, kahveden sonra yemek yemeden önce en az bir saat beklemek vitamin ve mineral kaybını en aza indirir,” şeklinde bilgi veriyor.Kahve, sindirim sistemini uyararak mide asidi üretimini artırabilir. Bu durum, bazı kişilerde sindirimi kolaylaştırsa da, mide ekşimesi veya reflü problemlerini tetikleyebilir. Dr. Amati, “Mide asidi üretiminden sorumlu gastrin hormonunu artırır. Bu da bazı kişilerde rahatsızlık yaratabilir,” uyarısında bulunuyor.Uzmanlar, filtre edilmemiş kahvelerin – örneğin Türk kahvesi veya French press – LDL (kötü kolesterol) seviyelerini artırabilen kafestol ve kahveol adlı bileşikleri içerdiğini belirtiyor. Bu nedenle, kolesterol endişesi taşıyanlar için filtre kahve daha güvenli bir seçenek olarak önerilmektedir. Dr. Amati, “Hem kafeinli hem de kafeinsiz kahvenin birçok kronik hastalığa karşı benzer koruyucu etkileri var. Bu da kahvenin faydalarının yalnızca kafeinden kaynaklanmadığını gösteriyor,” diyor.Hamileler, kalp ritim bozukluğu veya anksiyete sorunu yaşayan bireylerin ise kafein alımını sınırlaması önerilmektedir. Uzmanlara göre, günde üç ila beş fincan (yaklaşık 400 mg kafein) kahve, çoğu yetişkin için güvenli kabul edilmektedir. Ancak Dr. Amati, “Kahveye herkesin verdiği tepki farklı. En doğru dengeyi bulmanın yolu, vücudun sinyallerini dikkate almak,” şeklinde açıklamasını tamamlıyor.
Haber Cephesi - Türkiye'den ve Dünya'dan Son Dakika Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!