1. Haberler
  2. Hatay
  3. Kamulaştırmasız El Koyma: Samandağ’da Yaşam Tehdidi

Kamulaştırmasız El Koyma: Samandağ’da Yaşam Tehdidi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hatay’ın Samandağ ilçesinde yer alan zeytinlikler, narenciye bahçeleri ve kültürel zenginlikleriyle tanınan köyler, “kamulaştırmasız el koyma” uygulamaları nedeniyle ciddi bir yok olma tehdidi ile karşı karşıya. Bu durum sadece doğanın korunmasını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda özel gereksinimli bireylerin yaşam koşullarını da olumsuz etkiliyor.

Samandağ’da yaşanan sessizlik: “Zeytin ağaçlarının gölgesinde yaşam tehlikede”

Hatay bölgesinde meydana gelen depremin ardından geçen iki yıl, yıkımın yanı sıra köy yaşamının yavaşça çözülmesini de getiriyor. Samandağ’da, Türkiye’nin son Ermeni köyü olan Vakıflı dahil olmak üzere Alevi, Sünni ve Hristiyan yerleşimleri “kamulaştırmasız el koyma” süreçleriyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Zeytinlikler, defne ağaçları ve narenciye bahçeleri, hukuki dayanakları tartışmalı bir şekilde el değiştirme sürecine girmiş bulunuyor.

Hukuk mu, keyfiyet mi?

Çevre Hukukçusu İsmail Hakkı Atal, durumu “Normal şartlarda devletin bir taşınmaza müdahale etmesi kamulaştırma yoluyla gerçekleşir. Ancak burada mülk sahibinin onayı olmaksızın işlem yapılıyor. Bu da hukuki bir uygulama olmaktan ziyade keyfi bir durumu ifade ediyor,” şeklinde açıklıyor.

Zeytinliklerin tapularının sistemden düşmesi, Samandağ’daki pek çok yurttaşı şok eden bir gelişmeyle sonuçlandı. “Tapularınız iptal edildi” mesajıyla karşılaşan vatandaşlar, nesilden nesile aktarılan topraklarının ellerinden alındığını öğreniyor. Dikmece ve Hıdırbey gibi köylerde yaşayanlar, yalnızca mülklerini değil, geçim kaynaklarını da kaybetme riski ile yüz yüze geliyor.

Sağlık hizmetleri çöküşte, gelişim geriliyor

Hıdırbey köyünde yaşayan bir anne, serebral palsi hastası çocuğunun gelişim sürecinin tamamen durduğunu dile getiriyor. Deprem sonrasında çadır ve konteyner yaşamı, özel bakıma muhtaç çocuklar için büyük bir engel oluşturuyor. Fizik tedavi ve hijyen gibi ihtiyaçların karşılanamaması, durumu daha da zorlaştırıyor. Anne bu durumu şöyle ifade ediyor:

“Fizik tedaviye ara verince oğlumun gelişimi durdu. Oynadığı toprak, yürüdüğü bahçe, kedilerle iletişimi bile onun için bir tedavi yöntemiydi. Şimdi hepsi tehlikede.”

Tekerlekli sandalyesiyle toprağında yaşamak istiyor

Aile, tapuların kaybının sadece belgelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda çocuğun yaşam hakkına doğrudan müdahale anlamına geldiğini belirtiyor. Deniz’in yaşadığı ev, onun hastalığına uygun biçimde inşa edilmişken, taşınmanın onun hem sağlığını hem de psikolojisini tehdit ettiği vurgulanıyor.

Köy kimliği yok olma tehlikesi ile karşı karşıya

Samandağlılar, bölgedeki TOKİ projelerine sert tepki gösteriyor. Bu projelerin yalnızca konutları değil, aynı zamanda komşuluk ilişkilerini, kültürel yapıyı ve ortak yaşam alanlarını da tehdit ettiğini savunuyorlar. Bir yurttaş, “Biz burada Hristiyan, Alevi, Sünni birlikte yaşıyoruz. Bu mesele sadece binalarla değil, yaşam biçimimizle ilgilidir,” diyor.

“Bize para değil, komşularımız lazım”

Yurttaşlar, devletin sunduğu tazminatların hiçbir anlam taşımadığını ifade ediyor. “Komşuluğu, bahçedeki ağacı ve çocukluğumun sokağını parayla satın alamam” diyerek itirazlarını dile getiriyorlar. Çünkü tarım ve turizm, bu köylerin ana geçim kaynaklarıdır; burada sadece ev değil, aynı zamanda yaşam alanları vardır.

Bir konteynerde altı kişilik bir yaşam, büyük bir kayıptır.
Bir aile, 21 metrekarelik bir konteynerde altı kişi yaşamak zorunda kalıyor. Anne, kayınbabasının bu yaşam şartlarına dayanamayarak hayatını kaybettiğini belirtiyor. “Adam nefes alamadı” diyerek geçirdikleri zor süreci aktarıyor.

Evler tadilatla kurtarıldı ama topraklar gitti

Bazı aileler, kendi imkanlarıyla evlerini onarıp dönebilmiş olsalar da, şimdi bu evlerin tapuları iptal edilmiş durumda. Aile üyelerinden biri, “Yurtdışından gelen kardeşim ev yapmak istiyordu ama tapu düştü. Artık hiçbir şey yapılamaz,” şeklinde durumu özetliyor.

Medeniyetler beşiği yok olma tehlikesiyle mücadele ediyor

Samandağlılar, yaşadıkları durumu “bir doğa savaşı” olarak tanımlıyor. Vakıflı’dan Hıdırbey’e kadar olan bölge, binlerce yıllık tarihiyle UNESCO Dünya Mirası olmaya aday. Ancak bu yapılar, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Hem doğa hem de kültürel miras büyük bir risk altındadır.

Turizm ve tarım bu bölgede kalp atışlarını sürdürüyor, ancak bu durum ne kadar devam edebilir?
Zeytinlikler, gastronomi köyleri, ve üç bin yıllık Musa Ağacı gibi değerler, hemen yanı başlarında yükselebilecek beton blokların tehdidi altında. Bir yurttaş, “Bu savaş kazanılırsa sıradaki adım UNESCO olur. Kaybedilirse biz sadece ev değil, tarih de kaybedeceğiz,” şeklinde belirtiyor.

“Devlet bizi dinlemeli, bu topraklar bizim geleceğimiz”
Yurttaşlar, devletin hazine arazilerini kullanarak ihtiyacı olanlara konut sağlaması gerektiğini savunuyor. Ancak kendi topraklarının elinden alınmasına kesinlikle rıza göstermiyorlar. Bir anne, “Ben engelli çocuğumu nereye bırakarak gideyim? Ailemden, toprağımdan ayrılmam. Devlet bunu görmeli ve topraklarımızı geri vermeli,” diyerek çağrıda bulunuyor.

Kamulaştırmasız El Koyma: Samandağ’da Yaşam Tehdidi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Cephesi - Türkiye'den ve Dünya'dan Son Dakika Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin